Fareli Köy Bahsi 

Biz aval aval seyrediyoruz olup biteni

Lâfımız esirgeniyor ortada dönüp duran dalavereden

Fareli köyün kavalı gibi bir ses

mi artık bu sihir dedikleri?

Hayır!

Seside geçti

görüntüsü bile var şimdi.

Pekiii!

Kurtuluş nerede bu sihirden?

Tarih bu noktada belki bize yardım eder.

Etti bile bakın! Bu meşhur kıssadan haberdardır herkes.

Hani Mûsâ’nın âsâsı dönüşüp bir ejderhaya

yutu vermişti insanlığı zehirleyen yılandan sihri.

Bugün aynı zehrin avallığının farkında olan bizler

yeryüzünde dal bırakmadık acaba hangisi Mûsâ’nın âsâ’sı ki?

Her türlü daldan her türden âsâyı icat ettik ama

değil sihri bozmak yenilmekten küfrümüz arttı.

Halbukiii!

Mesele Mûsâ olmaktı.

Maharet âsâ da değil Mûsâ’daydı.

Mûsâ olmak;

tek başına çıkıp, firavuna meydan okumak

hayrı ve şerri yalnız Rabb’inden bilip

sadece O’nun adına yaşamak

Hızır’a yoldaş olup

sancılı sabr imtihanını aşmak

herkes yüceltirken öküzü bütün kavimini karşısına alıp

boğazlamaktı öküzü.

Bal gibi bilinsede bu

Kolaya kaçmayı öğretmişti ya bir kere kaval sesi

Mûsâ’yı atlatıp.. âsânın peşine düşürdü bizi.

Ama. 

Yıllar, yüz yıllar geçti tablo bir türlü değişmedi

Sihir yılanları bütün âsâlarımızı bir bir yedi.

Yedikçe tabii bu yılanlarda gelişti, değişti, evrimleşti.

telefon

televizyon

sinema

stadyum ve benzeri bir sürü yılan var şimdi

Her yerde yutup avallaştırıyor bizleri.

Birimiz âh bir Mûsâ olabilseydik

tuttuğumuz herhangi bir dal bozacaktı sihri.

Ama işimize gelmeyince Mûsâ olmak

yeni bir öküz edindik âsâydı ismi.

Hâlimiz üç maymun bahsinide geçti

Biz, görüyoruz

Biz, işitiyoruz

Biz, konuşuyoruz

Biz kendi elimizle işliyoruz bütün cinayetleri.


Oğuzhan Erdinç