Hatırımda Kalan Şiir

Hiç şiir yazmamış hayatında. Bir yazana da denk gelmemiş. Pek anlamam o işlerden diyor, bî-gâne.

“Nasıl yani?” diyorum içimden hiç mi bir güzele denk gelmemiş? Bir çiçeğe, bir kediye, anneye, çocuğa..

-“Şiirin mürekkebi onlar, onlara yazılmaz şiir dediğin, onlarla yazılır.” diyor. Ömür sahifelerine hayatıyla yazdığı şiirin farkında değil sadece. Herkesin kendi hayatındaki sahifelerinde bir benzeri getirilemez belâgatın temessül ettiği, o ayetlerin okunduğu her an yine bir benzeri getirilemez en güzel şiirdir.

-Nazmı düzgün olmayan, ahengi bozan bazı satırları çıkarmak istiyorum bende kendi sahifelerimden. Hatta keşke bir yolu olsa da bütün hafızamı sildirebilsem o anlara dair ne var ne yoksa sıfırdan başlamak için.

-Bir kişinin, bir şehrin, bir milletin silinmiş hafızası tanımlandırılmaya, boşlukları

doldurulmaya müsait boş bir sayfadan ibaretken hafızasını sildirmeyi istemek bütün bu tanımlandırılmalara açık hale gelmeyi istemek demek oysa.

Onlara anlam katan değerleri kaybettiği için “Hafızası olmayan şehirler taş yığınından ibarettir.” der Âkif Emre. Tıpkı eşya ve hadiselere olan bakış açısına dair kendi

kavramlarını unutan/unutturulan, anlam değerlerini kaybetmiş bir insanın da yine kendi tanımlamasıyla et yığınından ibaret olması gibi belki de. Eşi onun için refika-i hayat olmaktan çıkmış, dırdırcı bir para yiyiciden başka bir şey değildir. Çocuğu ona verilen bir emaneti ifade etmiyor artık, sürekli bakmak zorunda kaldığı bir yüktür sadece. Sende ömrün boyunca onlar için sabahlara kadar çalışıp yorulmaktan başka

bir şey yapmıyorsun. Etrafında olan insanlar da halife-i arz olmayı bırak, kimi şu siyasi partiden kimi de şu tarikattan diyerek sınıflandırdığın senin gibi et yığınları.

İnsanı kaybetmekle-şehri kaybetmek, doğrudan doğruya kendi anlam değerlerini, kavramlarını kaybetmekle bağlantılı bir hadise. Yukarıda 2 farklı şekilde

tanımladığımız eş, aile, çocuk, insan, şehir kavramları bizim onlara karşı olan davranış şekillerimize de büyük ölçüde farklılıklar olarak temessül edecektir.

Bu noktada tanımlanmaya müsait bir hafızanın olmasının yerine bütün o beşerî

tanımlamalardan tanzif edilmiş, “Allah,Hz.Âdem’ebütünisimleriöğretti.”Bakara 31 ayetinin de bize gösterdiği bir tenebbüh-ü tâm için bize eşyanın ve hadiselerin

hakikatini gösteren tanımlamaları Kuran ,kainat, Peygamber (asm) ve vicdan

hatırlatıcılarıyla hatırlamam ve o hafızamda sildiğim, tanzif ettiğim boşluğu doldurmam gerekiyor yerini bir başka beşerî tanımlayıcı doldurmadan.

Hafızasını kaybetmiş milletlere (milletler yerine insanlar yazarak da okuyabiliriz.) kim oldukları söylenir, nereden geldikleri tarif edilir, nereye gidecekleri telkin edilir. Hafıza, hatırlamak bu manada tanımlanmaya, konumlandırılmaya, başkaları tarafından pozisyon biçilmeye bir tür direnme aracı olarak ortaya çıkar. Hatırlarsanız direnebilirsiniz. Kendi gözlüklerinizle kendinizi tanımaya, nereye gideceğinizi kavramaya, nereden geldiğinizi anlamaya çalışırsınız.”

İbrahim Halil Üçer

Hatırla ve kendi benzersiz hikayeni/şiirini yazmaya başla.

Oğuzhan Erdinç